Eylül 21, 2010

Sağ Pencerem - Sol Pencerem

Daha önce bahsetmiştim bir süre Paris'te kaldığımdan. Paris'in biraz dışında Seine nehrinin yanı başında yemyeşil bir yerdi kaldığım semt. O zamandan Paris'le ilgili aklımda kalan şeylerden birkaçı yağmur sonrası bir anda beliren mantarlar ve gökkuşağı. Aslında bunların hepsini unutmuştum ama iki gün önce Paris'te biraz yağmur yağdıktan sonra sağ penceremde beliren gökkuşağı eski hatıraları canlandırdı.
Sag pencerem

Hazır sağ penceremden bahsetmişken sol penceremi görmezden gelmek olmaz. O yüzden sol pencere manzaramı da hemen buraya ekliyorum.

Sol pencerem

Paris'ten bildireceklerim şimdilik bu kadar. Vakit eve dönüş vaktidir! Çok özlediğim evime...

Eylül 18, 2010

A Freethinker

GBS 2"Hayvanlar benim arkadaşımdır ve ben arkadaşlarımı yemem" diyen sosyalizm ve kadın haklarının güçlü savunucusu George Bernard Shaw okumaktan en çok keyif aldığım yazarlardan biridir. Dün Paris sokaklarını arşınlarken onun adını verdikleri bir sokaktan geçtim. Hemen fotoğrafını çekip sizlerle paylaşmak istedim. Shaw'un yazdıkları, söyledikleri, düşünceleri anlatmakla bitmez. Söylemleri arasında en çok sevdiğim şu;
"İnsanlar başlarına gelenler için hep içinde bulundukları durumu suçlarlar. Ben durumlara inanmam. Bu dünyada başarılı olan insanlar istedikleri durumları arayan ve bulamadıkları zaman onları yaratanlardır."

GBS

Eylül 15, 2010

Paris Güncesi - Eylül 2010

İlk defa bir şehri görmenin heyecanı çok farklıdır. İnsanın içi içine sığmaz. Nerelere gidilecek, neler tadılacak, neler alınacak hepsinin listesi yapılır ve yollara düşülür. Şehirde geçirilen zaman içinde en efektif gezi rotaları, hiçbirşeyi kaçırmama çabası, sabah erkenden yollara düşmek...

O yüzdendir ki bildiğiniz bir şehirde kalmanın rahatlığı yadsınamaz. Daha önce kısa da olsa Paris’te yaşamışlığım olduğu için artık çok rahatım. Paşa gönlüm nereye isterse oraya gidiyorum, canım ne isterse onu yiyorum. Dün Montmartre’da yürüyüşe çıktım. Paris’in en yüksek noktasında bulunan Sacré-Cœur, birçok sanatçıya (Picasso, Monet, Salvador Dali ve niceleri) ev sahipliği yapan Montmarte, karamelli ekler, küçücük masaların dizili olduğu kafelerde kahve molası ... ve bu keyifli yürüyüşten kareler !

Önce renkli kareler...

DSC_0869

DSC_0875

DSC_0894

DSC_0883

DSC_0908


Biraz da B&W...



DSC_0879

DSC_0904

DSC_0886

Eylül 14, 2010

Ollie & Nic - Soho, London

Blogumun konseptine pek uymasada Londra yazılarımı Soho'da keşfettiğim bir mağaza ile sonlandırmak istedim. Ollie & Nic çanta, cüzdan ve takı bulabileceğiniz çok şeker bir dükkan. Ben kendime bir iki parça birşey almakla kalmadım bugün doğumgününü kutladığımız canım arkadaşım içinde birşeyler aldım. Canım arkadaşımı merak edenler buraya tıklayabilir :)
Aslında bütün dükkanı satın almak istedim ama param yetmedi. Yolunuz düşerse bir göz atın derim. Ben Carnaby'de keşfettim ama Londra'da dört ayrı yerde mağazaları varmış. Alışveriş yaparken acıkanlar için mağazanın tam yanında Burger Co güzel bir seçenek. Ben falafel yedim çok lezzetliydi.

Ollie and Nic

Ollie and Nic 2

Ollie and Nic 3

B&W Londra Karelerim

LN 1

Charlie 2

Charlie

L E

London eye

Siyah beyaz olmasada bunu koymadan edemedim :)
my lady

Eylül 13, 2010

Renkli Londra Karelerim

Neler yaptım?

Kahvaltı için yollara düştüm... İstikamet Holborn...

Holborn - on the way to breakfast

Pub'a adım attım...

Pubs

Mutlu son- Kocaman bir İngiliz kahvaltısı yedim...

english breakfast

Yürümeye devam ettim...

route

Einstein'i gördüm, bisiklete biniyordu...

eins

National Portrait'in önünden geçerken...

national port

Bu teyzenin fotoğrafını gördüm...

portrait

Welcome to...

Welcome to Soho

Carnaby Street...

Soho

Hiç kaçırmadığım rutinim...

covent 2

O şirin muffinlerden bir tane yemek...

My Candy cakes

I love Covent Garden...

Covent

And I love London...

lovers

siyah-beyaz fotolar yarın blogumda...

Paris Mon Amour

Odamın manzarası, bir kadeh Cava ve dost sohbeti

İşte benim Parisim !

Ev ve Cava

The Hummingbird Bakery - London

Cumartesi günü Portobello kalabalığında çıldırmış halde yürürken (tavsiyem haftasonları Portobello yakınlarına uğramamanız) geçenlerde bir dergide okuduğum The Hummingbird Bakery ile karşılaştım. 2004 yılında Portobello Road’da açılan küçük tatlı dükkanı kendi deyişleri ile Fransız tatlıları ve süpermarket keklerine alternatif olarak açılmış. 2009’da Soho’da bir dükkan daha açmışlar ve önümüzdeki dönemde büyüme planı içindelermiş. Londra yollarında The Hummingbird Bakery’e rastlarsanız ve benim gibi tatlı delisiyseniz mutlaka uğrayıp birşeyler atıştırın. Brownieleri ile çok meşhur olduklarını belirtmek isterim. Ne yiyeceğinize karar veremezseniz en iyi seçim brownie olacaktır.

Bu arada meraklısı için The Hummingbird Bakery yemek kitabı satışta. Amazondan sipariş verebilirsiniz.

Cupcakes of hummingbirdbakery
Fotoğraf : The Hummingbird Bakery

RASA - London

rasa 11

Bayram tatilini fırsat bilip Londra’nın sokaklarına attım kendimi. Londra ile ilgili daha önce yazı yazdığım için artık sadece yeni keşiflerimi sizlerle paylaşacağım. En son keşiflerimden biri Hint yemeği severleri ilgilendiriyor. Time Out, Michelin Guide 2010, View London tarafından da tavsiye edilmiş RASA, nefis Kerala mutfağı ile hizmet veren bir restaurant zinciri. Stoke Newington’da olduğu için direk metro ile gidemiyorsunuz ama Seven Sisters’dan taksi ile 10-15 GBP tutuyor. Arkadaş grubumuz çok kalabalık olduğu için menüde bulunan birçok yemekten tatma şansımız oldu. Hepsi birbirinden lezzetliydi. O kadar çok yedik ki tatlıya yer kalmadığı için bir tek tatlı menüsü hakkında bir yorum yapamayacağım. İlgilenenler için adresi 56 Stoke Newington Church Street, London N16 0NB.


rasa 111
Tel: +44 (0)20 7249 1340