Geçen haftalarda Camden
Town’da bir dükkana girdik. Hani biz çocukken kitaplar vardı, içinde elbise
modellerinin olduğu. Siz o modelleri keser, kartondan yapılma kızın üstüne
geçirirdiniz, hatırladınız mı? İşte onun aynısından gördük ama modeller normal
Ayşecik, Fatmacık değil bildiğiniz kraliyet ailesinin ta kendisiydi.
Kraliçeden, prense kadar hepsi iç çamaşırlı karikatürleri ile karşımızdalardı.
Bize düşen kitaptan istediğimiz elbiseyi kesip kraliyet ailesinin üstüne
geçirmekti. Düşünmeden edemedik tabi bunun aynısı bizim ülkemizde olsa ne büyük
kıyamet kopardı diye. Hani sezeryan ve kürtaj konusunda örnek alalım
dedikleri batılı ülkeler var ya işte onlardan birinde yaşıyoruz biz. Buranın
başbakanı büyük bir medya kuruluşu ile bağlantısı olabileceği iddiaları ile
ilgili soruşturuluyor. Bilmiyorum biz bu batılı ülkelerin tam olarak nesini
örnek alıyoruz. Lakin bu ülkeler şehirlerine kocaman bahçeler, parklar
yapıyorlar alışveriş merkezi ya da mimari zevksizlik örneği yapılar değil. Nehirlerine gözleri gibi bakıyorlar, yataklarını değiştirmek yerine. Bugün
çok kötü haberler geldi ülkeden. Denizin dibinden. Karadeniz’den. TOKİ evlerinden. Doğayı hiçe
sayanlardan. Dereleri ıslah edenlerden. Sonra Tarkan gibi ünlüler çıkıp
doğamızı koruyalım, nehirlerimiz, göllerimiz bizim için önemli dediğinde “Siz
karışmayın efendim. Herkes bildiği işi yapsın” diyenlerden. Ama kesinlikle suçu
üstüne almayanlardan.
Ama geçer bunlarda. Dert
değdiğini yakar malum, değmedimi insanların ağzından ancak “biraz zamana
bırakın, bu da geçer” diye acı bir cümle çıkar.
O zaman bende yazımı son
günlerde twitter da dönen Oğuz Atay’ın bir sözüyle bitirmek istiyorum
Geçer elbet efendim...
Bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar
geçer; Ama mutlaka geçer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder