Sadece yemek yemek için uğradık Eğirdir’e. Çok yolunuzun üstü diyebileceğim bir yer değil. Isparta’ya girdikten sonra Eğirdir tabelasını takip edip biraz yol gidiyorsunuz her saat ayrı bir renge dönüşen gölü görmek için. Gölü görünce epey şaşırdığımı hatırlıyorum. Hiç beklemediğim neredeyse zümrüt yeşili bir göl gözlerimizin önüne serilmişti. Suyun olduğu her yer ayrı bir güzel oluyor diye konuştuk aramızda. “Güçlüyüz, cesuruz, hazırız” yazısının önünden geçerken Dağ Komando Okulu’nun burada olduğunu öğrendim.
Elimizde Lonely Planet’ın Türkiye rehberi yokuş aşağı Eğirdir’e inerken açlıktan kıvrandığımız için rehberimizin Eğirdir’in en iyi restaurantı dediği yeri aramaya koyulduk. Yeşil Ada’da bulunan Melodi Restaurant’ı bulmamız çok kolay oldu. Hemen gölün kenarında bir masaya kurulup verdik siparişlerimizi. Ben genelde ne yiyelim, ne önerirsiniz diye soranlardanım. Nitekim burada da sordum ve balık yemem önerildi. Ama malesef benim balığa alerjim var. Aranızda yiyen ve öneren olursa lütfen ses versin. Et ve meze üzerine kurulu masamızda keyfimize diyecek yoktu çünkü herşey çok lezzetliydi. Özellikle de zeytinyağlı sarması.
Vakit darlığı nedeniyle çok gezemedik Eğirdir’i. Hızır Bey Camii ve Dündar Bey Medresesi’nin önünden geçtik, kaleyi uzaktan gördük, gölün kenarında araba ile küçük bir tur attık. O yüzden gezdiklerimden çok şimdilik okuduklarımı biraz derlemek istiyorum. Hızır Bey Camii Selçuklular tarafından inşa edilmiş daha sonra Hamidoğulları tarafından camiiye çevrilmiş. Camiinin çaprazında bulunan Dündar Bey Medresesi de yine Selçuklular tarafından kervansaray olarak inşa edilmiş daha sonra Hamidoğulları tarafından medreseye çevrilmiş.
Çok hakkını veremedik Eğirdir'in diye düşünüyorum. Bir daha yolumuz düşer mi ondan da şüpheliyim ama siz bir gün Eğirdir tabelası görürseniz yolunuzun üzerinde bence bir göz atın bu küçük ilçeye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder