Temmuz ayı İstanbul bekçiliği görevine atandığımız için kendimizi konserden konsere attık. Gezmek ile ilgili tüm umudumuz Ağustos’a kaldı...
O yüzdendir ki gezi yazı ve fotoğraflarına biraz ara verildi tarafımdan. Gezi yazılarının yerini hayat, kitap ve konser yazıları aldı.
En baştan başlamam gerekirse....
Nneka, One Love’da, uzaktan duyduğumuz bir ses oldu. Çıktığında sahnenin yakınında bile değildik ama konseri yakaladığımız yerden bitene kadar hayran hayran seyrettik Nneka’yı. Eğer hiç dinlemediyseniz youtube’da bir arayın derim. Africa is the future tshirtüyle çıkan Nneka, Vagabond in Power şarkısıyla hafızalarımıza kazındı.
In the begining.... when we were winning... when our smiles were genuine... Gel gelelim 1999 yazımın başrol oyuncusu gruba. Özlem yazı Londra’da geçirir ve hiç bıkmadan usanmadan Manic Street Preachers dinler. Solistinin rock stardan çok bizim Ahmet amcaya benzediği grubun performansı bence çok güzeldi. Ama çok objektif olabilir miyim bu konuda bilmiyorum. Lakin bizim amca gitarını eline alıp Everlasting’i söylemeye başladığında ben çoktan kendimden geçmiştim.
İkinci güne katılımım, düğün dernek dolayısıyla gerçekleşemese de Editors,Cake ve Suede’in çok iyi olduğunu duydum. Cake ve Suede’i daha önce dinlemiştim o yüzden karalar bağlamadım ama yine de gönül isterdi One Love’ın ikinci gününe de katılmayı. Güzel bir Suede yazısı var blog alemine yeni katılan bir blogger tarafından yazılmış (www.thenextnew.blogspot.com). Bir göz atın isterseniz.
Fotoğraf : The Next New (www.thenextnew.blogspot.com)
Jamie Cullum’u daha önce yazmıştım. Şarkılarını hiç bilmediğim birinin konserine bu kadar hayran kalmış olmam epey şaşırtıcı diye düşünüyorum. Gran Torino’yu izleyenler eminim Jamie’nin sesini hatırlayacaklardır –
so tenderly your story is nothing more than what you see or what you've done or will become standing strong do you belong in your skin; just wondering
Rock’n Coke’a imzasını Limp Bizkit atmış... öyle diyorlar. Biz ikinci gününde dahil olduk festivale o yüzden ilk gün yorumu yapamayacağım.
Moby hatırına gittik. Moby çıkana kadar Skunk Anasie ile çoştuk. Skin kendini izleyicilerin arasına attığında ortam iyice kızışmıştı. Ama benim kalbimi yerinden çıkaran weak’ın şu sözleridir- “ if i opened my heart, there’d be no space for air...’cause i wanted you” Moby’yi beklemek bile kendi başına bir heyecandı benim için...beklediğim kadar da varmış. İnanılmaz bir sahne performansı... inanılmaz bir müzik – extreme ways are back again.
Bir de eski günler hatırına Suitcase’i dinledik. Morrissey diye çok bağırdık ama çalmadılar :( Ama sayemde yeni bir hayran kazandılar !
Fotoğraf : The Next New (www.thenextnew.blogspot.com)
Geçtiğimiz Pazartesi ise Amadou & Mariam dinlemek için Esma Sultan Yalısı’ndaydık. Manzaraya doyum olmaz tabi ama gruba da bir o kadar doyum olmadı. Konserin sonuna doğru epey eğlenceli bol danslı dakikalar yaşadık.
Fotoğraf : The Next New (www.thenextnew.blogspot.com)
Şimdi sırada Joss Stone var. Şimdiye kadar yaşadığım konser tecrübelerine dayanarak 28 Temmuz’u da ayrı bir hayranlık duygusu ile bitireceğimi düşünüyorum.
Umarım bu konserlerden bir iki tanesini siz de yakalamışsınızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder