Mart 26, 2013

Tekirdağ'a niyet Karacakılavuz'a kısmet


Haftasonu nereye gitsek sorusunun yanıtını Tekirdağ olarak verdiğimizde aklımızda köfte yemek ve varsa birkaç müze gezmek vardı. Nitekim günümüz aynen böyle başladı. Elimizde Lonely Planet Türkiye rehberiyle düştük yollara. Ne rehber ne de daha önce şehirle ilgili okuduklarımız gezgin ruhları tatmin edecek gibi olmasada denedik şansımızı. Şehire vardığımızda köfte hayalini kurduğumuzdan mıdır yoksa gerçekten acıktığımızdan mı bilmiyorum kendimizi Özcanlar Köftecisinde bulduk. Tavsiye üzerine oturduk buraya. Yediğimden içtiğimden sonra ben de gönül rahatlığı ile tavsiye ederim Özcanları. Özellikle Tekirdağ gezisini köfte üzerine kuran gezginlere.

Özcanlar Köfte www.ozcanlarkofte.com

Karnımızı doyurduktan sonra ilk durağımız Rakoczy Müzesi oldu. Macar Sokağında bulunan müze, Macaristan'ın milli kahramanı II. Ferenc Rakoczy'nin son 15 yılını geçirdiği ev olarak anılıyor. Müzede Rakoczy ve evi hakkında detaylı bilgiler yer alıyor. Müze pazartesi günleri hariç hergün açık. 

Tekirdağ Sokakları
Karacakılavuz Köyü çıkışı
Etnoğrafya Müzesinden bir kare
Buradan çıkıp 5-10 dakika yürüyerek Tekirdağ Müzesi'ne ulaşıyorsunuz. Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi olarak da adı geçen müzede, taş eserler, arkeolojik küçük eserler ve Tekirdağ odasını görmek mümkün. Bizim için Tekirdağ gezisinin seyrini değiştiren yer oldu bu müze. Arkeolojik eserleri gezerken duvarda sergi amaçlı asılı dokumaları görüp, bir de onların Tekirdağ'ın bir köyünde yapıldığını öğrenince şehrin dışına çıkıp bu köyü bulmak boynumuzun borcu oldu resmen. Bize söylenen bu dokumaların Karacakılavuz diye bir köyde yapıldığı idi. Ama satılıp satılmadığını bilmiyorduk. Günlerden de pazardı !! Ama yine de şansımızı deneyelim dedik ve Tekirdağ'dan çıkıp 40 dk kadar yol aldıktan sonra bomboş bir köye vardık. Köy meydanını bulmak çok zor olmadığı ve meydanı turlamak 30 saniye sürdüğü için "boşver dönelim" demeye başladık. Dönmeden önce bakkaldan içecek birşeyler alalım derken sevgili kocam bakkaldan 2 şişe su bir de köyün bir mensubunu arabaya getirdi. Böylece kendimizi belediye binasında, halk eğitim atölyesinde bulduk. Bize 3 odayı da açtılar. İçeride gördüğüm dokumalara inanamadım. Tekirdağ'da böyle bir el sanatının varlığından bile haberim yoktu. Dokumaları yapanlar, anneannelerinin babaannelerinin evlerindeki dokumaları bile sergiliyorlardı. En büyük sıkıntıları ise yeterince bilinmemek, kimselere ulaşamamaktı. Sırf bu yüzdendir ki aylar sonra bloguma bir yazı yazmak gerekti. Tekirdağ'a yolu düşenler, dokumaya, el sanatlarına meraklı olanlar, yeni eserler keşfetmek isteyenler mutlaka Karacakılavuz Köyüne uğrayın. Bu dokumaları yapan grubun öğretmeni Fatma Hanım ile tanıştık. Eğer aranızda gidip görmek, bu sanatçılarla tanışmak ya da dokuma almak isteyeniniz varsa iletişim detayları bende var, lütfen bana ulaşın. Kurumsal bir kimlikleri olmadığı ve bana verilen telefon numarası cep telefonu olduğu için, burada telefon numarasını vermek istemiyorum ama ilgilenen herkese kapıları da telefonları da açık. Dokumalarla ilgili hazırladıkları bir kitapları var. Elimde üç tane "Karacakılavuz Dimi Dokumaları" kitabı var (Yrd Doc Dr Ela Tas tarafından yazılmış). İlgilenenlere bu kitaplardan da yollayabilirim. 



Tekirdağ'da bir de Namık Kemal Evi var. Biz oradayken müze kapalı olduğu için göremedik. Onun dışında biraz sokaklarda yürüdük, biraz sahilde... Ama doğrusunu söylemek gerekirse Karacakılavuz köyü ve yeni dokumalarım olmasaydı bu pazar gezimiz gerçekten köfte üzerine kurulmuş olacaktı. Öyle olmadığı için şansımıza ve bomboş köyde bile bizi hedefimize ulaştırdığı için sevgilime teşekkürü borç bilirim.