Temmuz 23, 2013

Adatepe

Ozlem Ekenler
Yine geldim Kaz Dağlarının eteklerine. Hani Homeros'un İliada'sında adı geçen İda'ya... Blogun takipçileri bilir çok severim buraları. Dün Adatepe'ye gittik. Sonra da Zeus Altarına. Bilgiler tazeyken de yazmak istedim. Belki bu yaz buralardan geçecek olan vardır...

Wikipedia'da köy ile ilgili şöyle yazıyor
"1980'li yıllarda, kent yaşamından kaçan bir grup tarafından keşfedilir. Bu grup köyde harabe sayılabilecek yapıları alır ve geleneksel mimariye tamamen sağdık kalarak binaları yaşanılan mekanlara dönüştürür.*" Bu anlatım bile tek başına köye gitme isteği uyandırmıyor mu insanda?

Dün köyü gördükten sonra burayı mutlaka yazmalıyım diye düşündüm. Geçenlerde yolumuz Şirince'ye düşmüştü ve yıllardır duyduğum, insanların anlata anlata bitiremediği köyü görünce inanılmaz hayal kırıklığına uğramıştım. Şirince'nin sokaklarını görmenin imkanı yok çünkü her taraf tezgah ve satıcı dolu. Kiliseye çıktığımızda ise hem kilisenin bakımsızlığını görmek hem de avlusunun kafe olarak kullanıldığına şahit olmak epey sarstı beni. Nereden nereye geldin diyeceksiniz ama Adatepe'yi gezerken Şirince'nin ününün yarısına bile sahip olmayan bu köyün ne kadar az bilindiğini ve ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Gerçi insanların bilmemesi de bir anlamda iyi, böylece köyün yapısı bozulmuyor. 1989'da sit alanı ilan edilmiş ve halen koruma altında. Umarım hep böyle kalır.

Zeytincilik ve zeytinyağı köyün en önemli geçim kaynağı. Ürünleri çok da lezzetli. Köye giderken Akçay yolu üzerinde Adatepe Zeytinyağı müzesi var. Zeytinyağı meraklıları için güzel bir müze. Girişinde de şu yazıyor,
...
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin
hem de öyle çocuklara fkalır filan diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından
...
(N. Hikmet)

Tüm köye taş ev mimarisi hakim. Köyde halen harabe yapılar var. Sanırım zamanla onlarda restore edilecektir. Meydanda kocaman bir çınarın altında kurulu kahve, bana "O Ağacın Altını" hatırlattı biraz. Hani Çamlıca tepesindeki...

Köyün girişine yakın Zeus Altarı yazan kahverengi bir tabela göreceksiniz. Sakın es geçmeyin derim. Arabayı park ettikten sonra 10 dakika yokuş yukarı yürüyüşün sonunda inanılmaz bir manzara sizi bekliyor. Zeus'un Afrodit'le burada seviştiği ve Truva savaşını buradan seyrettiği söyleniyor. Mühim mekan yani, kaçırmayın...



Ozlem Ekenler




*http://tr.wikipedia.org/wiki/Adatepe,_Ayvac%C4%B1k

Temmuz 17, 2013

Doğanın büyük hayranıyım!

Daha önce gökkuşağı görmüş olmam, bulutları seyretmiş olmam, göl kenarında yürümüş olmam vs hiçbirşeyi değiştirmiyor. Her seferinde aynı hayranlıkla aynı heyecanla bakıyorum doğadan çıkan karelere. Bu kareler doğanın bize hediyeleri... Çok güzel değiller mi?





Temmuz 15, 2013

Sardis

Fotoğraf: Özlem Ekenler

Bir zamanlar burada yaşamak dünyanın en görkemli şehrinde yaşamak demekmiş. Lidya'ya başkentlik yapmış bu antik kent, dünyanın en güçlü ve en zengin şehri olarak tarihe geçmiş. Tarihte devlet güvencesiyle ilk paranın Lidyalılar tarafından basıldığını düşününce "en güçlü" ve "en zengin" tanımı kafamda daha iyi oturuyor. İzmir'den 45 dakika mesafede Manisa il sınırları içindeki Sardis, 3000 yıllık bir yerleşim yeri. MÖ 7.yy ve MS 7.yy arasındaki dönemin en önemli şehirlerinden ve günümüze kalmış en güzel antik kentlerden biri.

Anadolu'da bulunan en eski Yahudi yapısı, 3.yy'dan kalma Sinegog, Hristiyanlığın ilk zamanlarına ait Ege Bölgesindeki 7 tapınaktan biri olan Artemis Tapınağı, tarihteki ünlü Kral Yolunun başlangıcı, pazar yeri, akropolü, hamamı, Lidya taş işçiliği, altın madenciliği... Hepsi Sardis kentinin zamanındaki önemini arttırmış ve güçlendirmiş. Artemis Tapınağı, kentin 1 km güneyinde farklı bir kompleks. Günümüze çok fazla birşey kaldığını söyleyemem ama tapınağın planını çok rahat görebiliyorsunuz.

Artemis Tapınağı
Fotoğraf: Ertuğ Ekenler


Fotoğraf: Özlem Ekenler
Lidya taş işçiliği gördüğüm en güzel işçiliklerden biri. Taş işçiliğinin Yunan tarzından etkilendiği söylentiler arasında. Sardis ile ilgili en büyük hayal kırıklığı ise restorasyonunun baştan savma yapılmış olması. Bu kadar tarih ve kültür barındıran bir yer için daha itinalı bir restorasyon çalışması beklerdim. Giriş ücreti 3 TL. Sıcak bir günde sizi zorlayabilecek bir gezi, o yüzden şapka ve su önerilir.


Temmuz 09, 2013

Karşı yakaya Sakız turuna buyurun!

Bu sene Sakız yolcusu olan, olacak olan ya da olmuş bir sürü insan olacak etrafınızda emin olabilirsiniz. Yolu İzmir'e, Çeşme'ye düşen herkes 20 euro verip karşı yakaya geçip Yunan havası soluyacaktır. Yolculuk desen zaten 50 dakika, ada dersen bir sürü aktivite dolu hem de mis gibi yurtdışı tatili...

Fotoğraf: Özlem Ekenler
Biz bu sene bunu en erken yapanların arasındayız. Daha okullar kapanmadan Çeşme'ye gittiğimiz için sezon açılmadan Sakız adasına adım atmış olduk. Benim Yunanistan'a ilk gidişim değil. Blogu takip edenler bilir, iki sene önce Yunanistan'da epey gezinmiştim. Bilmiyorum hatırlar mısınız ama komşu ülkeyi de insanlarını da çok sevmiştim. Bu gördüğüm üçüncü Yunan adası. Havası aynı, yüreği aynı bir yer Sakız. İnsanı insanımıza, sofrası soframıza çok benziyor.

Sakız'da da geleneğimizi bozmadık ve daha adaya ayak basar basmaz araba kiraladık. Eğer grup ile geziyorsanız araba kiralamak her zaman turlara katılmaktan daha ekonomik oluyor. Sezonuna ve arabasına göre 25-30 euro dan araba kiralayabiliyorsunuz. Elimizde Lonely Planet Yunanistan rehberimiz, telefondan GPS uygulamamız düştük yollara. Bir yandan gittiğimiz yerleri rehberden okuyup, bir yandan kendimizi günün akışına bırakarak gezindik durduk adada. Ege'ye ve adaya aşık insan ben, halimden memnun şöför koltuğunun yanında adanın, denizin, yeşilin keyfini çıkardım bütün gün.

Bir gününüzü dolu dolu geçirebileceğiniz bir yer Sakız. Merkezi, limandan adımınızı atar atmaz başlıyor. Ada nüfusunun çoğunluğu burada yaşıyor. Filippos Argentis Müzesi, Korais Kütüphanesi, Arkeoloji Müzesi, Bizans Müzesi, Giustiniani Palace Müzesi görülecek yerler arasında. Zamanı iyi değerlendirmek adına mutlaka iyi bir plan yapmalı. Sakız merkezi en çok zamanınızı alacak yerlerden biri. Adayı gezmeyi planlarken bunu mutlaka göz önünde bulundurun.

Sadece merkeze takılıp kalmayın ama. Lakin adanın geri kalanında görülecek çok güzel yerler var. Bunlardan biri Pyrgi. Merkezden 25 km güneyde yer alan bu köyün geometrik şekillerle dekore edilmiş evleri meşhur. Sokakların arasında gezinerek bu küçük köyü keşfedebilirsiniz. Yürümek ve belki soluklanmak için kilisenin bulunduğu küçücük meydanda birşeyler içmenin dışında fazla yapılacak birşey yok. Bir de fotoğraf çekmek için iki üç tur atmanız gerekebilir tabi. Malum keşif, deneme ve esas fotoğraflama biraz zaman alıyor :)

Fotoğraf: Özlem Ekenler


Mesta, bence adanın en güzel yeri. Sakız'a gidip Mesta'yı görmeden dönmeyin. Gördüğüm için gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki Rodos'un minyatürü gibi bir köy burası. 14. yy'da kurulmuş antik köy, merkezin 35 km güneyinde. Yeri gelmişken bir küçük not düşmek isterim buraya. Adada arabayla gezerken tabelalarla çok rahat yön bulabiliyorsunuz. O yüzden hiç tedirgin olmayın. Mesta'da mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir dükkan var. Adının İngilizcesini bilmediğim ama aşağıda fotoğrafını paylaştığım dükkan, el yapımı seramikler satıyor. Hediyelik dükkan demeye dilim varmıyor çünkü içeride sanat eseri diyeceğiniz eşyalar var. Bir uğrayın derim... Kışın sadece 300 kişinin yaşadığı küçüçük bir köyde burayı açan vizyon ve estetik sahibi sanatçı ile de tanışın.

Fotoğraf: Özlem Ekenler

Adaya geldik, balık yemeden dönmeyelim derseniz adalıların bize söylediği en taze balık için Lithi'ye uğramanız.

Eğer kısa bir tatil yapalım ama nereye gidelim diye düşünüyorsanız, Sakız'ı öneririm. Hem yurtdışı tatili hem de ekonomik olarak sizi (maalesef) Çeşme ya da Alaçatı'da kalmaktan daha az zorlar.

Denizi şahane, yemeği taze, aktivitesi bol bir ada tatili için Sakız sizi bekler...