Kasım 19, 2012

Bana müsade

Ben bu zamanın insanı değilim. Hangi zamanın insanıyım onu da bilmiyorum ya! Geriye dön deseler dönmem, hemen  5-10 sene atlatalım sana deseler pek oralı olmam. Ama bugünün düzeni beni hayattan soğutuyor resmen. Sonra düşünüyorum bize ne lazım diye...

Mesela vizyonu olan öğretmenler lazım sanki. Sadece 1+1 i değil, problemin arkasındaki felsefeyi de öğreten öğretmenler lazım. Medeniyetin ne olduğunu, sevgiyi, saygıyı, bireyselliği, birlikteliği, takım olmayı, birey olmayı kısaca aslında gün içinde bize daha çok gereken bilgileri öğreten, özgür düşünürler olmalı öğretmenler...

Vizyonu olan müdürler lazım hepimize. İşin iş olduğunu, insanlığın, insana saygının, kişisel sınırların işten daha önemli olduğunu savunan, yaptıkları işle dünyayı kurtaramayacaklarını ama vizyon ve özgür bir ruhla şirketi de, ülkeyi de, dünyayı da kurtarabileceğini bilen insanlar olmalılar...

Sosyal projelerin başında olmalı mesela sanatçılar. Evet sanat yapıp para da kazanmalılar. Ama halk üstünde bu kadar etki yaratabilecek müzisyenin, tiyatrocunun, sinema sanatçısının birer sosyal proje elçileri olması gerekir sanki. Çevreciliği savunmalılar mesela... Ne bilim insan hakları savunucuları olmalılar. Denizleri kirletmeyin, nehirleri koruyun, kızları okutun, kadına şiddeti önleyin demeliler...

Belki düzen doğru ben yanlışım. Böylesini düşünmek hepimiz için daha kolay biliyorum. Ama ya gerçekten yanlış olan düzense !

Bana şimdilik müsade. Bir daha ne zaman blog yazarım ya da yazar mıyım bilmiyorum. Ama artık söylenmekten başka birşeye yaramaz oldu blogum.

Beni okuyan, takip eden, bana yorum bırakan herkese sonsuz teşekkürler.

Sağlıcakla kalın

Sevgiler


Kasım 13, 2012

Hala burdayız

Sabah facebook sayfamda paylaştım ama dayanamadım buraya da koymaya karar verdim.

Evet belki azız ama biz hala burdayız !

Bilginize arz ederiz

Kasım 12, 2012

Cinnet halleri


Sabah haberlerinden birinde metrobüste çıkan kavgaya denk geldim bugün. Başını kaçırdığım ve daha sonrasına da sinirlerim dayanmadığı için neler olduğunu çok detaylı bilemiyorum. Ama gördüğüm kadarı ile olay bir konudan dolayı çıkan kavganın sonucu bir teyzenin bir kızın saçına yapışması ve daha sonrasında olan bitenler... Aslında bu bana çok garip gelmedi çünkü benzer bir olay haftasonu bizim başımıza geldi. Ne olup bittiğinin çok önemi yok aslında ama bazı insanların yaşları kaç olursa olsun eğitilmesi gerekiyor . Bugüne kadar belki yaşına hürmet, büyüğe hürmet, aman onun yaşı küçük, bayandır vs diye diye inanılmaz kendini bilmez br nesil yetişmiş bu ülkede. Kendimi övmek gibi bir huyum olmadı hiçbir zaman ama ben allaha şükür sıraya girmesini ve başkasının hakkına saygı duymasını bilen ve daha önemlisi bundan gocunmayan bir insanım. Karşıma çıkan her insandan da bunu beklerim. Ama insanlıktan nasibini almamış ve nüfusun çoğunluğunu oluşturan bir topluluk var Türkiye'de (aslında ben bunu İstanbul ile sınırlı tutmak istiyorum en azından şimdilik malum tek yaşadığım şehir burası).

Sinir insana hiç istemediği şeyler yaptırabilir ama hani bir söz vardır ya birini tanımak istiyorsanız sinirlendirin, kendini en iyi kavgada belli eder diye... İşte insanların o çirkin yüzünü görmek beni inanın iğrendiriyor. Öncelikle doğru dürüst kavga etmesini bilmiyorlar. Hemen bir küfür sallıyorlar ortaya. Nedense küfür etmeden de kavga edilebileceği hiç gelmiyor akıllarına. Kendilerine yandaş bulur bulmaz şiddete yöneliyorlar. Üstüne yürümeler, saç çekmeler ya da yumruk yumruğa kavgayla sonuçlanıyor her kavga neredeyse. Eğer şiddete başvurmuyorsa bu sefer başlıyor beddua etmeye. Düşmanınızdan duymayacağınız beddualar havada uçuşuyor.

Biliyorum o insanların hiçbiri böyle blogları okumuyordur. Okusalar bile beni haklı da bulmayacaklardır. Ama yine de belki biraz içimdeki siniri ve burada yaşayan insanlara olan kırgınlığımı dile getirmek amacı ile iki kelam laf etmek istiyorum. Yaşa hürmet başka birşeydir ey teyzeler, amcalar, abiler, ablalar... Eğer siz saygılı olursanız ve bize "sen kimsin?" "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" gibi sorular yöneltmezseniz o zaman biz de sizin yaşınıza hürmet eder sizi duymazdan geliriz. Kavga edeceksek edebimizle edelim. Ama işi çirkinleştirecekseniz o zaman yaşı başı unutun. Yoksa başka türlü ne sizin gibiler eğitiliyor ne de bizim gibilere rahat veriliyor.


Kasım 05, 2012

Bir başka "mutluluk" resmi

Abidin Dino'nun "Mutluluk" resmini çok severim. O resime bakıp mutlu olmayanımız yoktur sanırım. Liverpool'da bulunan Walker Art Gallery'i gezerken gördüğüm bir resim bana "Mutluluk" resmini hatırlattı. Acaba sizde de bende gösterdiği etkiyi gösterecek mi merak ettim.

Frederick George Cotman'ın "One of the Family" resmi aşağıda bilginize ve ilginize sunulmuştur.


Ekim 20, 2012

Hiroshi Sugimoto

Sizi Japon bir sanatçı ile tanıştırmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta Royal Academy of Arts'da sergisine gittiğimiz Hiroshi Sugimoto'nun Seascapes sergisi su ve havayı konu alan ve sizi baktığınız fotoğraflar gerçek mi değil mi ikilemine düşürecek kadar hayret verici eserlerden oluşuyor.




Hiroshi Sugimoto ile ilgili daha detaylı bilgi için tık tık

Ekim 12, 2012

Garage Sale - herkese duyurulur !

Türkiye'de çok yaygın değil ama bence günlük hayata hemen uyarlanması gereken bir etkinlik garage sale. Bu ayın 14'ünde bir tane var mesela. Vintage elbiseler, ayakkabılar, takılar, ev aksesuarları... İlgilenenlere duyurulur.

Daha detaylı bilgi isteyen bana blogumdan ulaşabilir.


Ekim 10, 2012

2012 Wildlife Photography by London's National History Museum






Dün akşam biz uyurken olanlar

Bakın ülkenin kuzeyinde ben uyurken neler olmuş?  
Kim neler görmüş?
Objektife neler yansımış?



İngiltere'de yılda sadece 2-3 gün görülebilen Kuzey Işıkları dün İskoçları parti havasına sokmuş.

Not: Fotoğraflar The Telegraph'dan alınmıştır

Ekim 08, 2012

Nourbel & Le Cavelier London

Pek huyum değildir ama bu hafta sonu keşfettiğim bir markayı ve mağazayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Nada Roma koleksiyonundan seçtiğim bu küpeler sizce de çok güzel değil mi ?

Nourbel & Le Cavelier'i ziyaret etmek isteyenler mağazayı Burlington Arcade Mayfair'de bulabilirler.




Ekim 04, 2012

Seyahat etmenin incelikleri

Son yıllarda seyahat ederken neler öğrendim size de anlatmak istiyorum. Lakin hepsi olmasada biri mutlaka işinize yarar diye düşünüyorum

Hava durumu çok önemli !

Mevsimin ne olduğundan önce gideceğiniz yerin hava durumu herşeyden daha önemli. Örneğin Londra'ya gelirken mevsim yaz olsa bile Havai'ye gidiyormuş gibi bavul hazırlarsanız, tatil keyfiniz en baştan sekteye uğrayabilir. O yüzden ne olursa olsun bir yere gitmeden önce ilk yapılacak şey yerel hava durumunu kontrol etmek !



Bavul hazırlamak bir sanattır !

Hava durumunu kontrol ettiniz. Bavulunuza koyacaklarınızın genel konsepti belli oldu. Şimdi sıra bavul hazırlamakta. Öncelikle günlük bir plan yapmakta ve ona göre yanınıza alacaklar listesi çıkarmakta yarar var. Giymeyeceğiniz kıyafetleri boşu boşuna o kadar yol taşımak istemezsiniz. Yanınıza alınacaklar listesi yapmakta büyük fayda var. İstikametin neresi olduğu ve gezinizin mahiyeti de çok önemli. Kültür gezisi, kayak gezisi, deniz gezisi vs vs 
Bavul hazırlarken size kolaylık sağlayacak noktalar ise şöyle
- ağır ve çok yer kaplayan eşyalarınızı bavulunuzun en altına yerleştirin
- tshirt, iç çamaşır gibi hafif ve ütü sorunu olmayan eşyalarınızı yuvarlayarak yerleştirin
- kozmetikler her zaman bavulun en üstüne koyulmalı
- bir de benim hep yaptığım bot, kaban, yağmurluk vs gibi şeyleri yolculuk sırasında giymek. Böylece çok ağır bir bavulla uğraşmak zorunda kalmıyorum. (benim için en önemlisi hafif bavul)
- son olarak alışveriş için biraz boş yer bırakın bavulunuzda (bir bavul gidip 2 bavul dönmek, dönüş yolunu çileye çevirebilir)

Önemli olan herşeyi gözünüzün önüne koyun !


Eğer benim gibi el çantanızı son anda hazırlayanlardansanız biletiniz, pasaportunuz, telefon şarjınız, cüzdanınız (paranız ve kredi kartlarınız), eğer araba kiralamak gibi bir niyetiniz varsa ehliyetiniz, mp3 çalarınız ve kitabınız gözünüzün önünde bir yerde olsun.




Rehber her zaman işe yarar !


Bizim seyahatlerimizin baş rol oyuncusu Lonely Planet rehberleri. Size de gözüm kapalı tavsiye ederim. Ama eğer elimde ansiklopedi gibi kitap taşımak istemiyorum derseniz size birkaç önerim var. Öncelikle bu önerileri kullanmak için telefonunuzun internet özelliğini yurtdışında kullanabilmeniz gerekiyor.  Lonely Planet'in şehir rehberlerinin uygulamalarını telefonunuza indirebilirsiniz. Çok kullanışlılar ve interaktif haritalarından faydalanabilirsiniz. Telefonlarınızın GPS uygulamaları da bir seçenek. Eğer gideceğiniz yerlerin notunu almışsanız o zaman googlemaps ya da herhangi bir GPS uygulaması işinizi görecektir. Elinizde size yol gösterecek bir aracın olması seyahat ederken büyük nimet.

Ekim 02, 2012

Hindistan kadar güzel fotoğraf veren bir ülke daha var mı ?

Aslında tüm uzak doğu ülkeleri fotoğraf anlamında bol malzeme veren yerler. Ama nedense işin içinde Hindistan olunca bende ipler kopuyor. Uzun yıllardır kurulan hayalle beraber gördüğüm her Hindistan karesi bende bir nebze kıskançlık uyandırmıyor desem yalan olur. Buyrun size Steve McCurry'nin Hindistan fotoğrafları. Fotoğrafçının ismini bilmeyenler meşhur Afgan kızı fotoğrafının sahibi dediğimde eminim kim olduğunu anlayacaktır.







Avrupa'nın güzel küçük şehirleri

Dün yazdığım yazıdan sonra bugün karşıma çıkan en güzel küçük şehirler listesinden bir alıntı yaparak küçük şehirler serisine biraz daha katkıda bulunmak istiyorum. Okuduğum yazıdaki liste epey uzundu o yüzden ben içlerinden seçmece yaptım. Bir kısmı benim gördüğüm, beğendiğim yerler bir kısmı da epey övülen yerler.


Bayeux, Fransa

Karlovy Vary, Çek Cumhuriyeti

Sitges, İspanya

Bled, Slovenya

Kotor, Karadağ

Mostar, Bosna Hersek

Rothenburg ob der Tauber, Almanya 

Bergen, Norveç

Hvar, Hırvatistan

Portofino, İtalya

Cordoba, İspanya

Fotoğraflar Flexi Journey'den alınmıştır

Ekim 01, 2012

Büyük şehirlerin güzel komşuları



Büyük şehirler herkesin gezi rotalarının başında yer alır. Hadi Portekiz'e gidelim söyleminin altında aslında Lizbon'a gidiş yatar ya da Fransa'ya gitmek aslında bir bakıma Paris'e gitmekle eş değerdir. Son zamanlarda gezerken en çok keyif aldığım şeylerden biri bu büyük şehirlerin köşe başlarındaki küçük yerleri keşfetmek oldu. Size kısa kısa notlarla aşağıdaki listeyi hazırladım. Büyük şehir gezilerinize birer gün ekleyerek hem fazladan bir yer görebilir hem de şehir karmaşasından arındırılmış daha basit yaşam tarzlarına tanık olabilirsiniz.


İşte şehirler ve komşuları

Lizbon - Sintra
19.yy mimarisi ile süslenmiş bu küçük şehir bir nevi masal şehir olarak da adlandırılabilir. Trenle yaklaşık 1 saat giderek Sintra'ya ulaşabilirseniz. Lizbon'a ayak basanlar Sintra için mutlaka bir gün ayırmalı.

Atina - Nafplio
Biliyorum bunu demem herhangi birşey farkettirmeyecek ama şahsi görüşüm Atina'yı görmesek de olur yönünde. Ama aynı şeyi Nafplio için söyleyemem. Araba kiralayıp 1,5-2 saat kadar yol gittikten sonra ulaştığınız bu küçük şehirle ilgili daha önce yazmıştım. Okumak isteyenler buraya tıklayabilir. Atina ve Nafplio dışında Selanik'i, Rodos'u ve Santorini'yi görmüş biri olarak Nafplio'ya en güzel ikinci şehir ünvanını gönül rahatlığı ile verdim.

Barcelona - Figueres
Figueres ile ilgili bilinmesi gereken iki şey var. İlki Dali severlerin mutlaka gitmesi gereken bir yer olduğu. İkincisi ise kesinlikle kalabalıktan kaçamayacağınız. Söylenenlere göre kışın daha tenha olabiliyormuş. Yazın gidenlerin kalabalıktan hiçbirşey görmedikleri ile ilgili yorumlar okudum. O yüzden siz siz olun Figueres'i ziyaret için tenha vakitleri kollayın.

Amsterdam - Zaanse Schans
Amsterdam, Avrupa'nın geri kalanından çok farkı olmayan bir şehir. Tabi belli özellikleri dışında. Eminim ne demek istediğimi anlamışsınızdır. O yüzden çok ciddi bir hayranlık belirtisi gösteremiyorum Amsterdam için. Öte yandan Zaanse Schans, eski bir filmden fırlamış bir kare gibi gözüküyor uzaktan bakınca. Yeldeğirmenleri buraya inanılmaz masalsı bir hava katmış. Trenle 30-40 dakika sürüyor. Ulaşım çok kolay o yüzden atlayın bir trene soluğu Zaanse Schans'da alın.

Zaanse Schans
Paris - Reims

Paris'ten çok da uzak olmayan şampanya bölgesinin başkenti Reims şampanya severlerin mutlaka uğraması gereken bir yer. Şampanya üreticilerini gezip, şampanya tadımı yapabilirsiniz. Şehir de çok keyifli. Biz araba ile gittik ama trenle ulaşım da mümkün.

Brüksel - Brugge
Aslında Brüksel yakınında Brugge dışında Antwerp'de gezilebilir (Antwerp yazısı için tık tık). Ama hangisi daha güzel derseniz Brugge açık ara önde gider. Trenle 1 saatte ulaşabiliyorsunuz. Brugge çok küçük bir yer o yüzden 1 gün bilemediniz 2 gün yeter de artar bile. Ama ölmeden görülmesi gereken yerlerden biri olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Londra - Windsor
Daha önce yazdığım Windsor yazısı için buraya tıklayabilirsiniz. Windsor dışında Bath'da Londra'ya trenle 1 saat mesafede çok keyifli bir yer. Hem Windsor hem de Bath günü birlik gezi olarak planlanmalı bence. İkinci günde ne yapacağınızı şaşırabilirsiniz. Ama ikisi de şehir hayatından uzak İngiliz yaşamını görmek için birebir.

Windsor
Edinburgh - Glasgow
Şimdi diyeceksiniz ki Glasgow büyük şehir. Bende cevap vereceğim "evet". Glasgow ne yazık ki Edinburgh'a gidenlerin günübirlik gezi olarak planladıkları bir şehir olmuş. İki günü hak ediyor olabilir ama bir günde de Glasgow gezisi yapılabilir.

Sizde benim kadar seversiniz buraları umarım. İyi gezmeler

Sonbahar siyah beyaz fotoğraflara çok yakışıyor

Türkiye hala yaz mevsimini yaşayadursun buralara sonbahar geleli epey oldu. Hatta hiç gitmedi desek yeridir. Yağmurla bulutla bir koca yaz geçti.

Bu arada 1955'den bu yana Wales'in başkenti olan Cardiff geçtiğimiz haftasonu bizi ağırladı, sağolsun. Biz de her zamanki rutinimizi bozmadan bol gezmeli, yemeli ve fotoğraflı saatler geçirdik. Aşağıdaki fotoğraflar da sonbaharın kanıtı mahiyetinde arşivlerde yerini aldı.







Fotoğraflar : Ozlem Ucuncuoglu