Ağustos 25, 2011

Değişim Sabittir

Ama değişmemek uğruna inanılmaz bir çaba içine girebiliyoruz. Yeni herşey korkutucuyken eski herşeyin tutulması gerekiyormuş gibi tavırlar sergilemekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Ben değişimin sabitliğine inananlardanım. İş değişmeye gelince hiç korkak olmadım. Süreç zor olsa da yeni ve daha iyi uğruna bir çok şey yaptım.

Bir yazım var haftalardır draft olarak bekliyor. Belki yayınlarım diye beklemedeydi ama yayınlamamaya karar verdim çünkü biraz sitem dolu... biraz da soru işaretleri! Bu hafta tarihte yerini alsın diye özellikle yazmak istedim çünkü 958 mail ve 1105 tane fotoğraf sildim. Dünyalarca kağıt attım, yazılmış unutulmuş ve artık hiç bir anlam ifade etmeyen bir sürü kağıt. Biliyorum hayatınızın değişmesi bazen size çok kötü gelebilir. Ama ciddi değişimden geçen biri olarak size birşey söylemeden geçemeyeceğim. Yeni hayat – eğer kararını siz verdiyseniz- yeni nefes gibi. Sabah gözünüzü açıp güne umut dolu başlamak gibisi yok. Bunu mümkün kılanlara da sonsuz teşekkür borçluyum.

Eski, okunmuş bir kitap gibi tozlu raflarda yerini aldı. Eskide kalan ama hala bende olmasını istediğim birşey kaldı geriye. Alice in Wonderland’den bir alıntı da bunu inanılmaz güzel anlatıyor.

“  You used to be much more..."muchier." You've lost your muchness.” Şimdi bunu geri alma zamanı.

Gezmeyince kalemim bir tek kendimle uğraşmaya yarıyor. Ama az kaldı yollara düşmeme o zamana kadar herkese iyi bayramlar, iyi tatiller.

Yolcudur Abbas...

Sevgiler

Life, it's ever so strange
It's so full of change...


Ağustos 08, 2011

Son Kodachrome Filmi - 4 Eylül 2011'e kadar İstanbul Modern'de. Kaçırmayın !

Biraz hüzünlü bence kodachrome hikayesi. 74 yıl sektöre hizmet et sonra dijital teknolojiye yenik düş... Ürün özelliğinden dolayı herhangi bir değişim geçiremeden alnının akıyla 74 yılını tamamlayıp sahalara veda etti. Yıllar önce daha yeni yeni dijitale geçerken, kodachrome’un ciddi bir savunucusuydum. İçimden hiç bir fotoğrafçı kodachrome’dan çıkan fotoğrafları dijitale değişmez diyordum. Nitekim İstanbul Modern’de Steve McCurry’nin son kodachrome filminin nasıl gerçekleştiğini izlerken kendisi de son filmden çıkan kareleri görünce aynen şu cümleyi kuruyor “dijitali bırakıp kodachrome’a geri dönmeye karar verdim”.  Tabi bu işin latifesi ama fotoğrafın bize ulaşana kadar geçirdiği süreçlerden  olan banyo,baskı kısmının ( özellikle siyah  beyaz fotoğraflarda karanlık oda macerasının) eskisi gibi olmaması biraz melankolik bir hava yaratıyor bence.


Son Kodachrome Filmi sergisi basında oldukça yazıldı çizildi. Eminim hepinizin gözüne takılmıştır haberleri seyrederken ama ben yine de kısa bir özet geçmek istiyorum. Steve McCurry Kodak ile anlaşarak üretilen son kodachrome filmi alır ve onun üzerine bir proje geliştirir. Sergide göreceğiniz 31 kare üretilmiş son kodachrome filminden çıkmış karelerdir. Bundan sonra görecekleriniz (şimdilik) sadece dijital karelerden oluşacak.

Sergide bu projenin nasıl oluştuğu ve hangi aşamalardan geçtiğini gösteren bir film gösteriliyor. Bir de McCurry’nin diğer işlerinin gösterildiği bir slide show var. Sergi sadece 1 aylığına İstanbul'da. Aman kaçırmayın !


* Sergide fotoğraf çekmek yasak olduğu için yazıda kullanılan fotoğraflar internetten alınmıştır. 

Ağustos 01, 2011

Neler oluyor hayatta ?

Resmen yollara düşmek için kaşınıyorum ama iş güç yüzünden kaldığımız İstanbul'un biraz tadını çıkarmak ve hayatımıza renk katmak adına yaptıklarımızı, daha doğrusu yaptıklarımız arasında öne çıkanları sizlere de fısıldayayım dedim. 

Joss Stone – Temmuz ayı konser ayı dedik ve Temmuz’u da konserleri de Santral İstanbul’da Joss Stone ile bitirdik. Bu koç burcu kadını sahneyi alev alev yakmakla kalmadı, çevresine de inanılmaz bir enerji yaydı. “ You had me” ile açılan konser, bir sürü bilmediğim ama beni büyüleyen şarkıyla devam etti. Bir noktada sandalyeye oturup sadece bir gitar eşliğinde şarkı söyledi. O nasıl bir sestir ? Bu kadın ne kadar güzeldir ? Konserin bir kısmı neredeyse istek üzerine şarkılar şeklinde gelişti. Seyirciyle iletişiminin inanılmaz olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Biz şansımıza yine konseri en ön sıradan seyrettik ve Joss Stone’un konser sonu seyircilerine gönderdiği beyaz güllerden birinin sahibi olduk.

Fotoğraf : The Next New

Fotoğraf : The Next New

Rahmi Koç Müzesi – Pazar gününün bir kısmı bu müzede geçti. Karar verdik bundan sonra yurtdışından gelip müze gezmek isteyen misafirlerimizi ilk Rahmi Koç müzesine götüreceğiz. 1959 model kırmızı Fiat arabaya aşık olup geri geldim desem... Bir de girişte '67 model bir Mercedes vardı, o da gözümüzden kaçmadı. Aslında çok araba meraklısı bir insan değilim ama bu aralar bende oluşan araba yarasının anısından olsa gerek gözüm döndü o güzelim araba koleksiyonunu görünce. Pır pır uçağa ve denizaltıya bindik. Sonra da atladık buharlı gemiye 40 dakika Haliç sefası yaptık. Bizden başkası olmadığı için sefamız resmen kişiye özel oldu. Daha yapılacak çok şey vardı ama vakit darlığı nedeniyle evimize dönmek zorunda kaldık, tekrar gelelim – mutlaka gelelim – ali’yi veli’yi de getirelim cümleleri arasında...

İKSV – Şişhane’deki İKSV binasını biliyor musunuz ? Peki en üst katındaki barı ? Peki manzarasının ve içkilerinin ne kadar güzel olduğunu ? Şiddetle tavsiye ediyorum, haftasonu gece eğlencelerine başlamadan gidip bu sakin ve güzel barda bir kadeh birşey için.

Pera Müzesi – Şimdiki zamanlar sergisi, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin eserlerinden oluşuyor. Yeni nesil yaratıcı nüfusumuzun sanatına bir göz atın derim. İçlerinde Türklerin elinden çıktığı için gurur duyacağınız eserler var. Sergi broşürüne buradan ulaşabilirsiniz.

Sırada merakla beklediğim Steve McCurry’nin “Son Kodachrome Filmi” başlıklı fotoğraf sergisi var. 3 Ağustos – 4 Eylül tarihleri arasında İstanbul Modern’de sergilenecek. Steve McCurry hem National Geographic hem de Magnum fotoğrafçısı. En ünlü eseri ise (fotoğrafa ilgisi olmayan birinin bile bildiği) Afgan Kızı fotoğrafı.



Bu arada size haber verdim mi bilmiyorum ama ben artık Yazar Kafe yazarıyım. Bir de Zinde Türkiye’nin gezi yazıları bölümüne naçizane katkılarım oluyor. 

Şimdilik bu kadar. Bir an evvel yollara düşersem çok özlediğim gezi yazılarımla geri geleceğim. Ama o zamana kadar benden yeni yazılar okumak isterseniz, buyrun buraya tıklayın