Haziran 04, 2011

Salına salına gezdim Ege'de

Bu sene tam anlamıyla leyleği havada gördüm. Mecazi anlamda konuşmuyorum... Leylekleri göç ederken gördüm, gözümün önünde süzülürken gördüm, yuvasından havalanırken gördüm, Frig Vadisinde kayalıkların arkasına saklanırken gördüm . . . O gün bugündür bir nevi yollarda ve dolayısıyla keşiflerde sayılırım. Zaten bu yola baş koymuş biri olarak yollarda olmamam beni ciddi sıkıntı içine sokuyor çoğu zaman.


Üç gün önce Bergama’da tarih gözlerimin önüne seriliyor... Deniz yok, rüzgar yok ama Ege tüm güzelliğiyle orada. Şaşırıyorum biraz deniz olmayan ama bu kadar sevimli olan bir kasabanın var olmasına. Bir de insanların yardım severliğine, güleryüzüne. Çocuklar her zamanki gibi şen, oyunlarda... Biz kendimizi Bergama’nın eski Rum mahallesinin içine dalmış buluyoruz, sokaklar, güzelim Rum evleri, bir kadeh şarap ve huzur – özgürlük !


İki gün önce Behramkale’de Ege’nin rüzgarı yüzüme çarpıyor . . . Yine tarih gözlerimizin önünde... Güneş batımını yakalayamamış olabilirim ama karşı yakaya nazır oturup sessiz sakin güneşin, rüzgarın ve hayatımda ilk defa bulduğum huzurun tadını çıkartıyorum – özgürlük !


Dün Bozcaada’da rüzgar güllerinin önünde resim çektiriyorum... yine o tanıdık Ege rüzgarı, biraz yakan ama içimi ısıtan güneş ve yine o huzur – özgürlük !


Yollar beni biraz özgür kılıyor. Camdan dışarı bakarken düşündüklerim, hayal ettiklerim, umut ettiklerim içten içe besliyor beni. Tabi aynı camdan görünen kılıflara bürünmüş sözüm ona gerçek olan hayallerimizin pankartları ciddi can sıkıntısı yaratsada, ülkemin güzelliğinden (şimdilik) hiçbirşey yitirmemiş olması içime su serpiyor.

bergama sevgi yolu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder