Ekim 27, 2013

Hızlandırılmış Türkiye turu - durak 1: Kastamonu


Daha önce bayram rotamızı paylaşmıştım sizinle. Yol boyunca yaşadıklarımızı unutmamak için her günü kaydettik, detayları not ettik ve şimdi ilk günümüzle huzurlarınızdayız. İlk durağımız Kastamonu idi. Özellikle seçtiğimiz bir yer değildi. Yol üstüydü. 6-7 saat araba kullanarak varabileceğimiz en mantıklı duraktı. Çıktık İstanbul'dan yola, altı saat sonra Kastamonu'ya varmıştık. Hava çoktan kararmıştı o yüzden doğrudan otelimize geldik. Şehrin eski belediye binasından bozma, 1925 yılında Atatürk'ün ziyaret ettiği Osmanlı Sarayında kaldık. Otelin binası görkemli gözüksede içerisi için aynı görkemden bahsetmek zor. Abartılı bir lobiden giriyorsunuz içeri. Yüksek tavanlı odaları çok ferah ama bir daha gitsek tekrar kalır mıyız bilemiyorum. Binaya otel yerine orjinal haline uygun bir işlev verilse daha yerinde olurdu. Hatta şehirde gezilecek yerler arasında bile sayılabilirdi.

Nasrullah köprüsünden geçip, gece ışıklarındırılmış hali ile Hükümet Konağı'nın etrafını gezdik. Meydanın en göz alıcı tarafı valilik binasının önünde Kurtuluş Savaşını tasvir eden kocaman heykeldi. Kastamonu oldukça küçük bir şehir. Yolculuk sırasında bir durak olarak ya da civar illerden günü birlik ziyaret ederek çok rahat görebileceğiniz bir yer.

Bu durağın bizim için en ilginç yanı yöresel yemekleri oldu. Çok beğendiğimizi söylemeyeceğim ama değişik bir tecrübe olduğu muhakkak. Akşam yemeği için Münire Sultan Sofrasında, banduma yiyip eğşi içtik. Banduma benim bildiğim yemekler arasında en çok sirona benziyor ama tavuklusundan. Kuru yufkaların üzerine tavuk koyulup ve tavuk suyu ile yapılan bir sos ve ceviz ile ikram ediliyor. Fena değil tadı ama niyeyse beklentilerimizin altında kaldı. İşin en eğlenceli kısmı eğşi içimiydi. Lakin Ertuğ'un suratı görülmeye değerdi. Eğşi elmadan yapılan ve sulu pekmezi andıran alkolsüz bir içecek. Ben sonunu getirdim ama masada garibim eğşiye pek rağbet olmadı.

Foto: Ertuğ Ekenler
Efendim, yattık kalktık, sabah oldu yollara düştük.

Sabah ilk durağımız Kastamonu yakınlarındaki Kasaba köyüydü. Köy için ilginç bir isim. Ne işiniz vardı burada derseniz; 1366'da yapılmış Mahmut Bey Camisini görmeye gittik. Nihai hedefimiz içindeki ahşap boyama süslemeleri ve ahşap minaresini görmekti. Gittik cami kapı duvar. Minaresini gördük o da birşeydir demeye kalmadan bekçi geldi ve misyonumuzu tamamladık, gururluyuz. Kasaba köyü sevimli bir köy olmasına rağmen yapabileceğiniz tek şey akraba ziyareti ya da cami ziyaretinden öteye geçmeyecektir. Kastamonu'dan araba ile 20-25 dakika süren bir yolculukla ulaşabiliyorsunuz buraya. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın derim.


Kasaba ziyaretinden sonra günümüz Rize'ye doğru yol almakla geçti. Arada Ordu ziyareti de yaptık. Onun detayları da bir daha ki yazıya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder