Kasım 09, 2013

Büyülü yollar, tarih ve durak 4: Kars

Alarm çaldığında henüz sabah olmamıştı. Yolculuğumuzun dördüncü günü için iddialı bir hedef belirlemiştik kendimize ve bu yüzden erkenden uyandık. Hazırlanırken pencereden baktım; sokak lambalarının soluk ışığı ile aydınlanan otoyolda kimsecikler yoktu. Yol bizimdi; gün bize Artvin'i, Ani'yi ve Kars'ı vaadediyordu.

Hopa - Ardahan yolunun virajları ile birlikte rakım olarak da yükselmeye başladık. Aynı gün içerisinde deniz seviyesinden 2500 metrelere çıkacaktık. Hopa çıkışından sonraki birkaç kilometreyi alacakaranlıkta hatta küçük bir kısmını da sisler içerisinde geçtik. Gün doğumunu yolda karşılamak çok keyifli oldu. Güneşin ilk ışıkları da bize ulaşmaya başlayınca döndüğümüz her virajda tabiatın renklerine daha da hayran baktık.


Adeta bir duvara kurulmuş hissi veren Artvin şehir merkezine girmedik. Yoldan gördüğümüz kadarıyla doğasını çok beğendiğimiz bu kent için söylenen "Artvin'e bir ilk gelindiğinden ağlanır bir de ayrılırken" sözünün arkasındaki sırrı bir başka seferde keşfetmemiz gerekecek.

Ama şunu söylemeden geçemeyeceğiz, Hopa Artvin yolu bu gezi sırasında gördüğümüz en güzel şeylerden biriydi. Şahsen benim (Özlem) için - özellikle muavin koltuğunda oturduğum için olsa gerek - hayatımın ve bu yolculuğun en güzel anlarından biriydi.



Yolumuzun Ardahan'dan sonraki kısmı gayet düzdü. Artık dönerek tırmandığımız dağların platolarında ilerliyorduk. Bozkırın ortasından geçen asfaltı, koyun ve sığır sürülüleri ile paylaştık. Sık sık arabanın camlarını açarak taze havayı içimize çektik. Yolun bir kısmında yine sis vardı ve manzaramız sürreal bir hal aldı. Bütün seyahatimiz boyunca yoldaki en güzel zamanımızı Ardahan ile Kars arasında geçirdik.

Kars'a vardığımızda şehir merkezine girmeden önce rotamızı doğruca Ani'ye çevirdik. Buralara kadar gelmemizin baş nedenlerinden biri olan bu antik kenti - daha doğrusu ondan kalanları - görmek için sabırsızlanıyorduk.

Ani yolu gayet iyi. Ulaşımımız rahat oldu. Aracımızı Arslan Kapısı'nın önünde bıraktık ve geçmişte bir yolculuğa çıkmadan önce Ani'nin güvenlik personeli ile çay ve kurabiye eşliğinde hummalı bir Türkiye muhabbeti yaptık. Ülkeyi kurtardıktan sonra geçmişte yolculuğa çıkmaya hazırdık.

Ani Harabeleri
Ani 961 ile 1045 yılları arasında Bagratlı Ermeni Krallığı'nın başkenti unvanını da almış, tarihi milattan öncesine giden bir şehir.  Tüm alanı hakkını vererek gezmek yaklaşık 3 saat alacaktır. Biz bazı bölümlerini atlayarak 2,5 saate yakın zaman geçirdik harabelerin arasında. Göreceğiniz yapılar genellikle kilise harabeleri ancak Selçukluların Anadolu'da inşa ettikleri ilk cami olan Menüçer Camii'ni (1072) de gezebileceksiniz. Ani gezisi için yağışsız ve çok sıcak olmayacak günlerin tercih edilmesi daha iyi olur.




Ani'deki gezinin diğer bir etkileyici yanı ise hemen karşınızda Ermenistan'ın olması. Ermenistan ile Türkiye'yi muhteşem güzellikte bir kanyon içerisindeki Arpa Çayı ayırıyor. Maalesef hala kapalı olan bu sınırda soğuk savaş yıllarında neler yaşanmış olabileceğini düşünüyorum. Arpa Çayı kim bilir hangi hikayelere tanıklık etti.

Türkiye-Ermenistan Sınırı, Arpa Çayı

Kars'a döndüğümüzde ilk olarak bir otel bakıyoruz kendimize. Bayram nedeniyle pek hareketli olmayan ve gitmek istediğimiz birçok mekanın da kapalı olduğu şehirde tercihimizi Güngören Hotel'den yana kullanıyoruz. Konfordan yana standartların dışına çıkmasa da keyifli bir otel burası.

Şehri gezmeye çıktığımızda ise bu turdaki tek hayal kırıklığını yaşıyoruz. 40 yıla yakın Rus egemenliğinde kalmış Kars'ta bu dönemden yapılar görneyi bekliyorduk ve gördük. Ancak bunları hayal ederken çirkin binaların (contemporary Turkish residential architecture) arasında neredeyse kaybolmuş olmalarını beklemiyorduk. Kars kalesinden bakarken bile şehirden ziyade bozkır gözümüze daha güzel görünüyor. Belkide hayal kırıklığımız beklentilerimizin büyüklüğü nedeniyle artmıştır. Öyle ya da böyle olan Kars'a oluyor. Şehrin bu kendi haline bırakılmışlığını en güzel özetleyen ise Taş Köprü'nün hemen yanında, şu anda yabani otlara terk edilmiş olan tarihi Cuma Hamamı'nın önündeki tabela: meğerse bu tarihi değer 2008 yılında belediye tarafından restore edilerek galeri olarak hizmete açılmışmış!

Kars'taki vaktimizin kalanında bal ve, İstanbul'a döndüğümüzde bozulmuş olacak olan, Kars gravyeri alışverişimizi yapıyoruz. Günbatımını bir kafede dinlenerek karşılıyoruz ve Doğu Anadolu kentleri gecelerinin tedirgin sükuneti ile birlikte otelimize dönüyoruz. Alarm yarın yine sabahtan önce davranacak.

Yazı: Ertuğ Ekenler
Fotoğraflar : Özlem Ekenler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder