Kasım 10, 2013

Pür neşe 7. durağımız Gaziantep

Sabahı Diyarbakır'da karşıladıktan sonra yüzümüzü Gaziantep'e döndük. Yolda Şanlıurfa'ya girmek için küçük çaplı bir yalvarma seansı yaşadıktan sonra ara rotamızı da belirlemiş olduk. 

Yol boyunca, ertesi gün haberlere de çıkacak olan, yoğun bir toz bulutu bize eşlik etti. Biraz toz bulutu ve fırtınadan biraz da yöresel öğelerin sürekli gözümüze çarpıyor olmasından mıdır bilinmez, Şanlıurfa bir film karesinden çıkmış gibi karşımızda belirmişti. Şehrin içerisinde o kadar kalabalık vardı ki, arabayı park edecek yer bulmak imkansızdı. Üç tur attıktan sonra ara durağımızdan vazgeçmek zorunda kaldık. Toz bulutu nedeniyle hakkıyla gezemeyeceğimizi düşünerek gitmekten vazgeçtiğimiz Göbeklitepe'yi de ayrıca görmek istediğimiz için Şanlıurfa hayalimizi bir başka zamana bıraktık. 

Doğuya tekrar gelmeye o kadar kararlıyım ki, ertelenmiş duraklar beni hiç üzmüyor hatta motive ediyor. Kararlılığım bakidir arkadaşlar, doğuyu en kısa zamanda ziyaret edeceğim. Çünkü yaşarken de hissettiğim ve halen içimde olan, bu gezi sonrasında ruhen değişmiş olduğumdur. Fiziksel olarak zorlanmış olabilirim. Bazen çok sevgi dolu karşılanmamış da olabiliriz ama bu ülkenin her bireyine tavsiyemizdir, bu coğrafyayı karış karış gezin. 

Kaynak: Bu fotoğraf www.egitimsanat.com sitesinden alınmıştır.

Sabah erkenden yollara düştüğümüz ve Şanlıurfa'yı pas geçtiğimiz için, Gaziantep'e daha çok vakit ayırabilecektik. Daha Antep'i görmemiş olduğumdan ve Suriye savaşının burnumuzun dibinde (evet burnumuzun dibinde sevgili okur, burnumuzun dibinde!) olacağı gerçeğini de göz ardı edemediğimiz için Antep'te kalmaktan yana değildik ama kendimizi günün akışına bıraktık. Lakin akşama ne olur kestirmek çok mümkün olmuyordu. 

Antep, inşaat halinde. Caddeler, sokaklar iş makineleri ve bir sürü çukur ile dolu. Ama kebap yemeye ve alışveriş etmeye bir engel yok. İlk durağımız Halil Usta oldu. Biraz GPS'in azizliğine uğradığımız için biraz da açlığımızın verdiği etkiyle, oturduktan sonra çakma Halil Usta'ya geldiğimizi anladık. Biz Kasap Halil Usta'yı ararken GPS bizi Kebepçı Halil Usta'ya getirmişti. Ama açlık başımızda dumandı ve arabayla yarım saatlik yol gitmek istemediğimiz için oturduk güzel güzel yedik. Sezarın hakkı sezara buradaki kebapta gayet lezzetliydi. Hayatımda yediğim en güzel lahmacunu yedikten sonra sıra sokaklarda dolaşmaya gelmişti. Bayram vakti ülkeyi turlamanın tek olumsuz tarafı çoğu yerin kapalı olması;  malum Kars'ta ve Van'da da aynı kadere yenilmiştik. Burada da bir değişiklik olmadı. Antep normal bir günde çok daha kalabalık ve canlıymış. 

Antep gününden bize kalan en güzel anı Bakırcılar Çarşısını gezdikten ve gerekli alışverişi yaptıktan sonra gittiğimiz Tahmis kahvesinde geçirdiğimiz bir saattir. Türkiye'nin en eski kahvelerinden biri olduğunu duyduğumuzda, kahveyi de çok sevdiğimizden gidelim görelim dediğimiz mekanın ne kadar farklı bir yer olduğuyla ilgili en ufak bir fikrimiz bile yoktu. Kahveye girdiğimizde herşey normaldi. Hem yerel halkın hem de turistlerin akınına uğramıştı ama bir İstanbullu olarak kalabalığa bağışıklığımız tamdı. Kahvemizi istedik bu arada notunu düşeyim mekanın meşhur sütle yapılan Menengiç kahvesini değil normal Türk kahvesi istedik). Menengic kahvesi de menüde var ama biz yavaş yavaş pişmiş Türk kahvesini tercih ederiz. O yüzden de oturup uzun uzun kahvenin gelmesini bekleriz. Kahveyi beklerken canımız sıkılmasın diye tavlayı açmıştık ki kahvenin ortasında duran fasıl grubu ayağa kalktı ve başladı çalıp söylemeye. İşte o an tüm hava değişti. Bu kadar eğlenceli bir kahve gördünüz mü bilmiyorum? Gidenler bilecektir mutlaka. Müzik ruhun gıdası diye boşuna dememişler. Arkaya dönüp baktığımızda garsonlar oynuyor, müşteriler alkışlayıp şarkıya eşlik ediyor, fasıl grubu ise masa masa dolanıyordu. Daha akşam bile değildi ama aşağıdaki videoda gördüğünüz ortam Antep'te çoktan yaratılmıştı bile. 



Ertesi gün İstanbul'a doğru yola çıkacağımız için Antep yerine geceyi Adana'da geçirmeye karar verdik. Antep arkamızda kalırken, bu şehrin neşesi bizimle beraber Adana'ya geliyordu. Son durağımız Adana gibi görünsede, burası sadece konaklama durağımız oldu. İstanbul'a dönerken yolda son bir durağımız vardı. Hayallerin ötesinde fotoğraflar çektiğimiz son durağımızı da yarın paylaşmak üzere... Şimdilik iyi geceler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder